Kyoto Protokolü, küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslararası tek çerçeve olarak tanımlanabilir. Kyoto Protokolü, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi içinde imzalanmıştır. Bu protokolü imzalayan ülkeler, karbon dioksit ve sera etkisine neden olan diğer beş gazın salımını azaltmaya veya bunu yapamıyorlarsa karbon ticareti yoluyla haklarını arttırmaya söz vermişlerdir. Protokol, ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını 1990 yılındaki düzeylere düşürmelerini gerekli kılmaktadır. Protokolün amacı, dünya genelinde yaşanan doğal afetlerin önüne geçmek, iklim krizini ortadan kaldırmak ve çevre kirliliğini en aza indirgemektir. Protokolün maddeleri ise, tarımsal üretimde doğal ve sürdürülebilir yöntemlerin yaygınlaştırılması, enerji verimliliğinin artırılması, alternatif enerji kaynaklarının kullanılması, ulaşım, çöp depolama ve endüstriyel faaliyetlerde çevrecilik ilkesinin benimsenmesi, sera gazı salınımı fazla olan ülkelerden daha fazla vergi alınması gibi konuları içermektedir. Kyoto Protokolü, 1997 yılında imzalanmış, 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Türkiye ise 2008 yılında Kyoto Protokolüne taraf olmuştur.
Kyoto Protokolü sonuçları nelerdir
Kyoto Protokolü’nün sonuçları, hem olumlu hem de olumsuz olarak değerlendirilebilir. Olumlu sonuçlar şunlardır:
- Kyoto Protokolü, katılımcı ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik hedefler belirlemelerine yol açtı ve küresel iklim değişikliği ile mücadelede uluslararası işbirliğini teşvik etti.
- Kyoto Protokolü, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliği ile mücadeleye yardımcı olmak için finansal destek sağlamak üzere endüstrileşmiş ülkelerin bir Fon kurmasını öngördü. Bu Fon, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliği ile mücadele etmek için uygun teknolojileri geliştirmelerine ve uygulamalarına yardımcı olmak üzere tasarlandı.
- Kyoto Protokolü, emisyon ticareti gibi esnek mekanizmalar getirerek, emisyon azaltımı yapan ülkelerin ekonomik fayda sağlamalarını ve emisyon azaltımı yapamayan ülkelerin de emisyon haklarını satın alarak hedeflerine ulaşmalarını sağladı.
- Kyoto Protokolü, çevreye ve atmosfere zarar veren gazların kullanımını %5’e çekerek, küresel ısınmanın yol açabileceği olumsuz etkileri azaltmaya çalıştı.
Olumsuz sonuçlar ise şunlardır:
- Kyoto Protokolü, dünyanın en büyük sera gazı salıcıları olan ABD ve Çin gibi ülkelerin katılımını sağlayamadı. Bu nedenle, protokolün küresel ısınmayı önlemede yeterli olmadığı eleştirildi.
- Kyoto Protokolü, emisyon azaltımı hedeflerini belirlerken, ülkelerin tarihsel sorumluluklarını, gelişmişlik düzeylerini ve nüfuslarını yeterince dikkate almadı. Bu nedenle, protokolün adaletsiz ve eşitsiz olduğu iddia edildi.
- Kyoto Protokolü, emisyon ticareti gibi mekanizmaların, bazı ülkelerin emisyon azaltımı yapmadan hedeflerine ulaşmalarına imkan verdiği ve bu nedenle protokolün etkinliğini azalttığı ileri sürüldü.
- Kyoto Protokolü, 2012 yılında sona erdi ve yerine Paris Anlaşması geldi. Ancak, Paris Anlaşması’nın da Kyoto Protokolü’nün eksikliklerini giderip gidermediği tartışmalıdır.
Kyoto Protokolü hedefleri ne kadar başarılı oldu
Kyoto Protokolü’nün hedefleri ne kadar başarılı oldu sorusunun net bir cevabı yoktur. Çünkü, protokolün sonuçları hem olumlu hem de olumsuz olarak değerlendirilebilir. Ayrıca, protokolün etkinliğini ölçmek için farklı kriterler kullanılabilir. Örneğin, protokolün sera gazı emisyonlarını azaltmada, iklim değişikliği ile mücadelede, uluslararası işbirliğinde, ekonomik ve sosyal adalet sağlamada ne kadar başarılı olduğu sorulabilir. Bu soruların her biri için farklı veriler, analizler ve görüşler bulunabilir.
Bununla birlikte, genel olarak, Kyoto Protokolü’nün hedeflerine ulaşmakta zorlandığı ve yeterli olmadığı söylenebilir. Çünkü, protokolün kapsamı ve hedefleri, küresel ısınmayı önlemek için gerekli olan seviyenin çok altındadır. Protokol, dünyanın en büyük sera gazı salıcıları olan ABD ve Çin gibi ülkeleri kapsamamaktadır. Bu nedenle, protokolün küresel emisyonlar üzerindeki etkisi sınırlıdır. Ayrıca, protokol, emisyon azaltımı hedeflerini belirlerken, ülkelerin tarihsel sorumluluklarını, gelişmişlik düzeylerini ve nüfuslarını yeterince dikkate almamıştır. Bu nedenle, protokol, adaletsiz ve eşitsiz bir yük paylaşımı öngörmüştür. Protokol, emisyon ticareti gibi mekanizmalarla, bazı ülkelerin emisyon azaltımı yapmadan hedeflerine ulaşmalarına imkan vermiştir. Bu da, protokolün etkinliğini azaltmıştır. Protokol, 2012 yılında sona ermiş ve yerine Paris Anlaşması gelmiştir. Ancak, Paris Anlaşması’nın da Kyoto Protokolü’nün eksikliklerini giderip gidermediği tartışmalıdır.
Bu nedenlerle, Kyoto Protokolü’nün hedefleri ne kadar başarılı oldu sorusuna, protokolün bazı olumlu sonuçlar sağladığı, ancak küresel ısınmayı önlemek için yeterli olmadığı şeklinde bir cevap verilebilir.
ABD ve Çin Neden Kyoto Protokolüne katılmadı
ABD ve Çin, Kyoto Protokolüne katılmadılar çünkü protokolün kendilerine ekonomik ve siyasi açıdan zarar vereceğini düşündüler. ABD, protokolün emisyon azaltımı hedeflerinin adaletsiz ve eşitsiz olduğunu, gelişmiş ülkeleri gelişmekte olan ülkelere göre daha fazla yükümlülük altına soktuğunu, ABD ekonomisini olumsuz etkileyeceğini ve ulusal çıkarlarına aykırı olduğunu ileri sürdü. Çin ise, protokolün gelişmekte olan ülkelerin kalkınma hakkını kısıtladığını, emisyon azaltımı hedeflerinin tarihsel sorumlulukları yansıtmadığını, Çin’in nüfusunun büyük olduğunu ve kişi başına emisyonun düşük olduğunu savundu. Bu nedenlerle, ABD ve Çin, Kyoto Protokolüne katılmayı reddettiler. Ancak, daha sonra Paris Anlaşması ile iklim değişikliği ile mücadelede yeni bir anlaşmaya vardılar.
Koyu Yeşil; İmzalayan ve Onaylayanlar.
Açık Yeşil; Yalnız İmzalayanlar.
Turuncu; İmzalayan fakat anlaşmayı onaylamayanlar.
Kırmızı; İmzalayan fakat daha sonra çekilenler.
Gri; İmzalamayanlar.